Ahmet Cemil, Türk edebiyat tarihinin ilk büyük kaybeden kahramanı olarak kayıtlara geçmiştir umarım. Halit Ziya bu romanın eşşiz kahramanını ilmek ilmek işlemiş diyebiliriz.
O günlerin İstanbul'u, özellikle Beyoğlu oldukça değişikmiş. Gidilen her mekanın ismi Fransızca. Erenköy, tam anlamıyla bir köy.
Ahmet Cemil, orta halli bir memurun oğludur. Bir de kız kardeşi ve Süleymaniye'de bir evleri vardır. Herşey yolunda giderken kahramanımızın babası hayatını kaybeder. Bu olayla birlikte ailenin hayatı karma karışık bir hal alır.
Gazetecilik mesleğinde oldukça ilerle ve eniştesiyle birlikte matbaaya yatırım yaparak bir nevi ortak olur. Ancak her şey belli bir süre sonra teker teker bozulacak ve yıkılacaktır.
Bütün bu karışan hayat planları arasında kahramanımız çok zengin bir aileden olan arkadaşı Hüseyin Nazmi'nin kız kardeşine aşık olur. Bu aşkın sonu yoktur.....
Onun alemi; işte şu yavaş yavaş açılan beyninin içinde, mai bir sema, o mai semanın içinde birçok gülümseyen ümit yıldızlarından ibaretti..!
İnsanlar tuhaftır. Kötü bir şey yapmakta olduklarını sezinleyecek olurlarsa, kesinlikle ilk önce vicdanlarını susturacak bir sebep bulurlar. Kötü işler sahibi olanlara sorunuz; hepsinde kendi kendilerine bulunup uydurulmuş ve özenle pekiştirilmiş sebeplere rastlarsınız.
Aman Yarabbi! Sevmek bu muydu? İnsanı sanki bir mengene içinde sıkıp da birisinin ayakları altına ezik, bitik, can çekişerek atmak isteyen bu öldürücü şey, sevmek bu muydu?
Bana öyle geliyor ki seni bu kadar perişan eden şey çalışmaktan korku değildir, hayatın henüz bilmediğin bir şeyine biraz vaktinden önce rastlamandır. Yalnız bundan ibaret...
İnsan, üzüntülü ve sevinçli zamanlarında kalbinin dayanamayacağından fazlasını duyarlı bir kalple bölüşmek ister...
Bana öyle geliyor ki seni bu kadar perişan eden şey çalışmaktan korku değildir, hayatın henüz bilmediğin bir şeyine biraz vaktinden önce rastlamandır. Yalnız bundan ibaret...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder