16 Kasım 2016 Çarşamba

İç Anadolu'dan kopan bir kitap: Peri Gazozu

Baştan bir sinema oyuncusunun anıları olduğunu bilseydim sanırım bu kitabı okumazdım. Ancak konuların işlenişi ve yaşananlardan seçilip bağlanışı muhteşem.

Ben Niğde'liyim, babam Uçhisar'lı. Uçhisar, Nevşehir'e 8km uzaklıkta bir kasaba biraz daha şehirden uzaklaşırsanız Göreme, biraz daha uzaklaşırsanız karşınıza Avanos gelir. Şu an ablamlar bu şirin ilçede yaşıyorlar. Bu yaz onları ziyaret edişimin ardından bu kitap, çoğunlukla bu ilçede geçen hikayeleriyle aklımda daha net canlandırdığım bir İç Anadolu klasiği oldu diyebilirim.

Kitabın adı, yazarın babasının ürettiği bir gazoz markası aslında. Peri adı Peri bacalarından geliyor. Yazar, sinema oyuncusu olmanın yanında asıl mesleği doktorluk. Ancak siyasi görüşleri nedeniyle Anadolu'nun çeşitli yerlerine sürülmüş ve sürüldüğü her şehirde başına iyi, kötü bir şey gelmiş. Eşiyle nişanlıyken gizlice görüşmesi ve kebapçının bu fark ederek yemek yollaması oldukça hoş bir ayrıntıydı.

Bir roman olarak değil bir anı kitabı olarak değerlendirmekte fayda var.

Odama dönüyorum sessizce. Oğlum 'ben büyüdüm' diyor, demek ki ölebilirim artık.

12 Eylül Türkiye’si, oğullarının tabutunu arayan babaların ülkesi olarak hatırlanacaktır.

Eskiden el yazması kitapların içine "ya hafız, ya kebikeç" yazılırmış. Bu duanın, kitabı haşarattan, nemden ya da yangından koruduğuna inanılırmış. Ve yine rivayet olur ki bu yazının mürekkebi böcekler için zehirli olan düğünçiçeği bitkisinin suyundan yapılırmış. Özel bir mürekkeple yazılan bir tür muska yani: "koruyan, esirgeyen kebikeç" anlamında...

Zavallı valizimin bir türlü kapanmayan fermuarını halı dokurken kullanılan kındapla bağlamıştı annem ve kındapın annem gibi koktuğunu keşfetmiştim. Sonraki geceler koynumda annemin kokusu, kındapla uyudum hep.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder