16 Kasım 2016 Çarşamba

Bir Ses Böler Geceyi

Sanki bir rüyanın içinde geçiyor. Süha, eski model cipiyle bir yağmurlu gecede ıssız bir Alevi köyünün yakınlarındaki mezarlıkta yoldan çıkıp aracı bir ağaca çarparak durur. Başını direksiyona çarpmıştır ve mezarlığın biraz dışında açılmış bir mezar görür. Ürperir ve  çamurlu yollardan yürüyerek yardım istemeye köye doğru yola çıkar.

Önce köyün meydanına gider ama köydeki hiçbir evin ışıkları yanmıyor, etrafta çıt çıkmıyordur. Bu saatte herkes uyuyor olamaz diye düşünür. Birkaç kapıyı çalar ve seslenir ama hiçbir yanıt alamaz.

Köyün başka bir girişinden girdiğinde eski bir evin köyün bütün yaşayanlarıyla dolu olduğunu ve içeride çok önemli bir konunun konuşulduğuna şahit olur.

Bu kitapta Alevilik'le ilgili ve gerçeği arayan bir gencin başına gelenler ve ölüşünden sonra ortada kalan naaşıyla ilgili oldukça hoş bir hikaye var. Kitabın belirgin bir korku ve gerilim unsurlarıyla başlaması ve gidişinin değişik boyutlara taşınması okuyucuyu şaşırtan özelliklerinden.

Lakin bilmek öyle kolay iş değildir kızanım. Bilmek için bıkıp usanmadan çalışmak, susuz kalmış bir çiçek suyu nasıl emerse öyle iştahla öğrenmek gerekir.

İnsan her şeye alışır diyorlar ya, öyle değil aslında. Başka çaren olmadığı için katlanıyorsun ama alışmıyorsun.

Mücadele ister silahla, ister sözle olsun, marifet gerektirir. Marifete sahip olmayan kişiler kazanamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder