14 Kasım 2016 Pazartesi

Güzel bir aldatma hikayesi: Korku

Aslına bakarsan hala anlayamadığım şey,insanın tehlikesini bilerek bir suçu işledikten sonra itiraf etme cesaretini bulamayışıdır. İtirafı engelleyen bu basit korkuyu her türlü suçtan daha zavallıca buluyorum.

Stefan Zweig'ın çok önem verdiği şeylerden biri itiraftır. İtirafta bulunamayan bir insan da hayatını sürekli bir korku içinde yaşar. 

65 sayfalık tam bir seyahat kitabı. Küçük, güzel bir hikaye. Güzel, zengin bir kadın var. Mutlu bir yuvası ve 2 tane çocukları.

Paranın fazlasının getirdiği bir sapkınlıkla eşini aldatır ve bunu eline yüzüne bulaştırır. Bu kendini bilmezlik yakasını uzun süre bırakmaz. Peşinden sürekli onu takip eden korkusudur artık.

"Maceranın gerçek bedeli tehlikeye atılabilmektir."

"Korku, cezadan çok daha beterdir çünkü ceza bellidir. Ağır da olsa hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir."

Artık korku, evine, odalarına yerleşti.

Zamanın çoktan sildiği bir hata için cezalandırılabilir miydi insan?

Dudaklarında hafif bir gülümseme uçuşarak orada kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder