Mütevazi bir film olsun,
beynime yavaş yavaş işlesin,
ve küçük çekiç darbelerinin ardından büyük bir balyoz insin.
Bu film bir insanın vicdanıyla olan konuşmaları diyebiliriz. İnanılmaz bir kurgusu ve akışı var. Bazıları bu filmin Memento ile Fight Club karışımı olduğunu iddia ediyor belki içine biraz da Imsomnia katmak lazım.
Ancak hangi filme benzetirsek benzetelim özgünlüğünü kıyaslayamayacağımız bir film.
Film Kahramanımız Reznik'in sessiz bir gecede, bir cesedi denize yuvarlama sahnesiyle başlıyor. (Görüntü yönetmeni muhteşem bu arada.) Tam o sırada arkasında bir ışık beliriyor ve tok bir ses duyuluyor. Bu sahne çok çok önemli bir sahne, kenara not etmeniz gerekir şaşırmak için ve şaşırdıktan sonra rahatlamak için.
Reznik, yalnız yaşayan ve bir fabrikada çalışan makine operatörü. Gün geçtikçe kilo vermekte ve hiç uyuyamamakta. (Christian Bale, bu film için Guinness Rekorlar kitabına girecek kadar kilo vermiş, adeta döktürüyor diyebiliriz)
O kadar acınacak bir duruma düşüyor ki sinema tarihinin, filmi tamamen seyrettikten sonra anlayabileceğiniz efsane repliği dönüyor bir arkadaşı tarafından:
Stevie: Are you okay?
Trevor Reznik: Don’t I look okay?
Stevie: If you were any thinner, you wouldn’t exist.
– İyi misin ?
+ İyi görünmüyor muyum ?
– Biraz daha zayıf olsan yok olacaksın.
Buradaki yokoluşun çok çok derin bir anlamı var. Senaryoyu yazan Suç ve Ceza'daki Raskolnikov'u anlatan Dostoyevski'den çok etkilenmiş bence. Ve bu çok da iyi olmuş.
Reznik, 1 yıldır uyuyamamaktadır. Sürekli gittiği bir hayat kadını, her gece en erken 01:30'da gittiği şehir dışında havaalanı içindeki bir kafe, evi ve işyeri arasında geçen, insanın içine işleyen bir iç sıkkınlığı devinimi var.
Yaptığınız bir anlık bir hata, hayatınızı alt üst eder.
Daha fazla detay anlatmayayım, sihrini kaçırmamak için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder