2 Kasım 2015 Pazartesi

İki Şehrin Hikayesi

Fransız İhtilali zamanında Paris ve Londra şehirlerinde yaşanan birbiriyle bağlantılı bir hikaye aslında bu.

Ortada güzel bir Fransız kızımız var ve çok küçükken doktor babası bir derebeyi ailesinin köylü bir aileye yaptığı kötülüklere suskun kalmayıp da Bastil hapishanesine atılmasıyla tek başına kalır.

Aradan yıllar geçer kız büyümüştür ve yaşadığı Londra'dan Paris'e hapisten yeni çıkan babasını geri götürmeye gelir. Ve babasını geri götürür.

Ajan olarak suçlanan bir adamın mahkemesinde babasıyla ifade vererek tanışır ve idamdan kurtulan adamla evlenir. Ancak adamı idamdan kurtaran ve suçsuz çıkaran avukat da çoktan kıza aşık olmuştur.

İdamla suçlanan ve kurtulan Charles Darnay sonra istemeyerek de olsa memleketine geri dönmek zorunda kalır. Bu tam da Fransız İhtilali'nin en kanlı günlerine rast gelir.

Romanın bitmesine 100 sayfa kala sonunu tahmin edebiliyorsunuz. Fransa'da o dönem yaşanan vahşetin boyutlarını çok güzel anlatan bir kitap. Suçsuz yere birçok insanın da o hengamede Giyotine kurban gittiği açık ve olanca detayıyla gözler önüne seriliyor.

Edebiyat tarihinde en iyi giriş cümlesine sahip kitaplardan biri ve o muhteşem başlangıç:

"Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder