Dalgaların sesini kaydediyorum, ciğerlerimi aşklarla
dolduruyorum her seferinde bitirip bitirip yeniden başlattığım. Kısık sesle
şarkımı tekrar eden bir çocuk gölgesi bırakıyorum ardımda yürürken. Gökyüzünün
yıldızlarını seyre dalıyorum arada bir; geceyi kucaklıyorum ve o ayak
seslerinde yalnızlığımı yitiriyorum. Yalnızlık, içindeki bütün seslerin
sustuğu, yemyeşil bir ormanın içinde masmavi bir göl kıyısında kurbağa
seslerini dinlemek gibi bir şey. İşte o an bütün seslerin içinde yankılandığını
hissedersin. Ve bir anda son nefesini vereceğin anda bu sahneyi hiçbir zaman
unutmayacağım dersin.
İnsanoğlu hem iyidir hem de kötü. Ne zaman ne yapacağını
kestiremezsin. Ben de sıradan bir insanım ama kendini önemli ve farklı
zanneden, öyle göstermek isteyen bir budalayım. Aynanın karşısında kendi
gözlerinin içine baktığında; yaptığı kötülüklerden dolayı utanan bir insanım.
Ölüm döşeğinde affedilirsem ne mutlu bana.
Yağmur bulutları havada toplanmaya başladı ne dolunay ne de
yıldızlar görünüyor artık. Birkaç damla yağmur tanesi düştü üzerime, sahilin
karanlığında kaçışan insanların son dökülen kırık sesleri duyuluyor.
Dönüş zamanı artık yalnızlığım. İnadına ıslanmanın bir alemi
yok. Ne sen değişeceksin ne de ben.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder