Uzun süredir seyretmek istediğim bir filmdi. Sürekli Radyo Eksen'de repliklerini duyup duyup seyredeceğim eninde sonunda diyordum ve sonunda dün akşam seyredebildim.
Robert De Niro hiç görmediğim kadar genç bu filmde ama bence o rol için oldukça temiz kalmış. Kafasını kazıttıktan sonra bir nebze psikopat kıvamına gelmiş diyebilirim. Daha sonraları oynayacağı Cape Fear'da çok daha psikopat ve insanı rahatsız eden bir roldeydi. Aslında o deneyimini be filmde göstermiş olsaydı; çok daha kült bir film olabilirdi.
Judie Foster'a gelince henüz çocuk bir yaşta cesur bir rolde oynamış. O zamanlar güzelmiş de. :-) Genelde duygusuz bir oyuncu olarak görürüm ama bu filmde öyle bir izlenim yaratmadı.
Neyse, gelelim filme... Film 70'lerin ruhunu tamamen yansıtıyor diyebilirim. Travis (Rober De Niro) bildiğin kazma bir taksi şoförü, ailesi uzakta tek başına yaşıyor ve yalnızlık canına tak etmiş. Şehrin her köşesine Harlem'e bile yolcu alıyor korkmadan. Sonra bir seçim kampanyasında çalışan Betsy'e ilgi duyuyor, uzun süre takip ettikten sonra cesaretini toplayıp gidiyor ve konuşuyor kızla. Birlikte kahve içmeye gidiyorlar. Buraya kadar herşey iyi ama kızı sinemaya davet edip de porno filmler gösteren bir sinemaya girdiklerinde film kopuyor. Betsy, Travis'i terkediyor. Travis ne yapsa ne etse Betsy onunla konuşmuyor bir daha.
Yalnızlık iyice canına tak edince yasa dışı yollardan 4-5 tane tabanca alıyor ve şehrin pisliklerinin karşısında korkusuzca duracağım diyor. Ve film bir süre sonra bitiyor zaten.
Güzel replikleri olan sıcak bir film diyebilirim. Sonu da güzel bitiyor bence.
Filmden bir replik:
Yalnızlık beni tüm hayatım boyunca izledi, her yerde.
Barlarda, arabalarda, kaldırımlarda, dükkânlarda, her yerde. Kaçış yok. Ben
Tanrı’nın yalnız adamıyım.(Travis)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder