Çok ince ve hemen bir çırpıda okunabilecek bir kitap.
Sadece 84 sayfa ve ilk yarısı ciddi sıkıcı bile denebilir.
Peki ne anlatıyor derseniz herşeyi rahatlıkla anlatabilirim çünkü kitapta başkahramanımız Gregor Samsa'nın bir sabah böcek olarak uyanmasından başka bir sürpriz yok.
Evet başkahramanımız kapitalizmin avucunda kendini yitirmiş aşağılık bir böcek olarak bir sabah gözlerini açar. İşe yetişmek için her sabah bindiği treni kaçırır. Ve bir süre sonra müdürü eve baskına gelir. Oysa ki kahramanımız bir daha işe asla gidemeyecektir.
Odasında yemek artıkları ve çürük yiyeceklerle beslenen annesi babası ve kızkardeşine görünmekten çekinen böceğimiz. Parasızlıktan ailesinin kiraya verdiği bir odada kalanların dikkatini çekince bir anda ortalık karışır.
Ailesi artık onun Gregor değil bir böcek olduğu konusunda hemfikir olurlar ve ondan kurtulmanın yollarını ararken Gregor kısa bacaklarıyla vücudunu artık taşıyamaz ve oracıkta sefilce açlıktan ölür.
Her ölümde olduğu gibi ardında bıraktığı kızkardeşi annesi ve babasının hayatında yeni bir sayfa açılır. Evet ölüm bir şeylerin bitişi olabilir ama umutların yeşermesine engel değildir.
30 Eylül 2015 Çarşamba
28 Eylül 2015 Pazartesi
Galiz Kahraman
Bütün zamanların kahramanı olan bir insanın hikayesidir bu. O hem herkes hem de hiç kimsedir. Dünyadan alacağını tahsil etmeye gelmiştir. Çünkü, Tanrı dahil herkesin ona borcu vardır. Vebaline girilen tüyü bitmedik yetim işte odur. Kadim zamanlardan beri hakkı yendiğine göre, sonlu ama sınırsız bir evrenin engin ve derin merkezi olarak insan olmanın, “olmasa da olur” halini icrâ etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Romantik bir insafsızlığın bakir tacizcisi olmak sonuna kadar hakkıdır. Sıradanlığın üst insanıdır o. Asiliğiyle asilleşememesi umrunda bile değildir. Onun umrunda olan tek şey, sadece ve sadece kendini algılamak, kendi küçük âlemine sığan kainatı kabul etmektir. Çünkü bilmektedir ki, gerçek bilgelik de zaten budur.
Evet tanıtım süslü, cümleler efsane ama bu kitap yazarın en vasat kitabı. Bir önceki kitapta anlatılan İdris bu kitapta daha da farklılaşmış sanki. İnsanoğlunun standart özelliklerine sahip bu kahraman aklınıza gelebilecek bütün kepazelikleri yapan kaypak ve akıl yoksunu birisi. Ancak laf dokundurmak için efendi hazretleri olarak bahsediliyor kitap boyunca.
Kitabın en düzgün karakteri Efgan Bakara. Sonunda güzel kızı da o kapıyor o ayrı. Kitap patchwork gibi desem yeterli bir tanımlama olur sanırım. Tam hikaye akıcılığa başladı burdan tutturdu mu sonuna kadar diyorsun ki birden abuk subuk bir biçimde yoldan çıkıyor.
Bu kitapta da Amat'ta olduğu gibi İhsan karakteri bulunmuyor. Kitaptaki ilginç noktalardan biri ise dokuz "tokuz" dört "tört" ve yirmi "yigirmi" olarak yazılmış. Bunun nedeni nedir anlayamadım. Araştıracağım. :)
Seriyi bu kitapla tamamladım. Bu 7 kitap arasında en iyiden vasata bir sıralama yapacak olursam:
1-Amat
2-Puslu Kıtalar Atlası
3-Suskunlar
4-Efrasiyab'ın Hikayeleri
5-Kitabü-l Hiyel
6-Yedinci Gün
7-Galiz Kahraman
22 Eylül 2015 Salı
Yedinci Gün
Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayallere dönüştüğü bir hikayedir bu.
Yine çılgın mucitler, yine zamanda yolculuk, yine genişbir hayal dünyasında yüzen gemiler ve bu safer havada uçan zeplin ve uçaklar.
Bir önceki kitaptaki gemi kaptanı burada tek bir sahnede karşımıza çıkıyor. Tanii ki Galata yakınında keman çalarak para toplayan bir kemancı olarak. Kemanının içinde ise Amat yazmaktadır.
İhsan ismi daha önceki incelememde belirttiğim gibi Amat'ta hiç yer almamıştı ama bu kitapta hem İhsan Sait hem de Ali İhsan var. Aslında ikisi de aynı insan. İhsan Sait'in çıktığı yolculuk ve bu yolculukta gerçek bir insan oluşunun detayları maalesef kitapta anlatılmıyor.
Şeytan, Melekler, Tanrı ve insan arasında geçen o meşhur konu: "Ve ona itaat edeceksiniz" dedi. Onlar da "Evet" dedi. Ancak Ateşçi , "O bir çiftçi ve onun işi toprakla. Benim işim ise ateşle. Bu yüzden ben ondan üstünüm" dedi. gibi değişik bir ironiyle anlatılmış.
Yedinci gün 7 günde yaratıldığı anlatılan Dünya'yı ve insanı ifade ediyor.
Son bölümde anlatılan İdris, bir sonraki Galiz Kahraman kitabında da yer almaktadır.
Kitap oldukça derin ve dolaylı yollarla anlatılan konulardan oluşmuş. Ancak bir İhsan Oktay Anar standardına oturtacak olursak en vasat kitaplarından biri ancak genel değerlendirmeye alırsak hala standart üstü akıcı ve insanı düş kurmaya sevkeden bir yapıda.
Yine çılgın mucitler, yine zamanda yolculuk, yine genişbir hayal dünyasında yüzen gemiler ve bu safer havada uçan zeplin ve uçaklar.
Bir önceki kitaptaki gemi kaptanı burada tek bir sahnede karşımıza çıkıyor. Tanii ki Galata yakınında keman çalarak para toplayan bir kemancı olarak. Kemanının içinde ise Amat yazmaktadır.
İhsan ismi daha önceki incelememde belirttiğim gibi Amat'ta hiç yer almamıştı ama bu kitapta hem İhsan Sait hem de Ali İhsan var. Aslında ikisi de aynı insan. İhsan Sait'in çıktığı yolculuk ve bu yolculukta gerçek bir insan oluşunun detayları maalesef kitapta anlatılmıyor.
Şeytan, Melekler, Tanrı ve insan arasında geçen o meşhur konu: "Ve ona itaat edeceksiniz" dedi. Onlar da "Evet" dedi. Ancak Ateşçi , "O bir çiftçi ve onun işi toprakla. Benim işim ise ateşle. Bu yüzden ben ondan üstünüm" dedi. gibi değişik bir ironiyle anlatılmış.
Yedinci gün 7 günde yaratıldığı anlatılan Dünya'yı ve insanı ifade ediyor.
Son bölümde anlatılan İdris, bir sonraki Galiz Kahraman kitabında da yer almaktadır.
Kitap oldukça derin ve dolaylı yollarla anlatılan konulardan oluşmuş. Ancak bir İhsan Oktay Anar standardına oturtacak olursak en vasat kitaplarından biri ancak genel değerlendirmeye alırsak hala standart üstü akıcı ve insanı düş kurmaya sevkeden bir yapıda.
7 Eylül 2015 Pazartesi
Amat
Puslu Kıtalar Atlası'ndan sonraki en güzel kitap buydu. Diğer kitaplardan ayrılan en önemli özelliklerinden biri ise bu kitapta İhsan isimli bir karakterin olmaması.
Amat, diğer gemilerden farklı olarak 247 meşe ağacından yapılmış bir savaş gemisi. Bu 247 Meşe ağacı sadece 3 ayda 247 korsanın mezarında inanılmaz hızda büyümüş ve marangoz Nuh usta inşa etmiş. Hz. Nuh olarak atıfta bulundum ben.
Geminin hangi görevle yola çıktığı bilinmemektedir. Ve geminin kaptanı oldukça esrarengiz bir adam adı da Diyavola. Ben şeytan olduğunu düşünüyorum. siz de okuyunca aynı hisse kapılacaksınız eminim ki. En olmadık zamanlarda ortadan kaybolan, çatışmalar sırasında keman çalan ve kitaplığında ölümsüzlükle ilgili birçok kitap olan değişik bir kişi.
Geminin reisi Kırbaç Süleyman ise Hz. Süleyman'a atıfta bulunan bir zat. Geminin fırtınadan batacağı bir sırada rüzgara durmasını haykıran ve durduran aynı zamanda Diyavola Paşa'nın kitaplığındaki ölümsüzlükle ilgili yasak kitabı okumak için meraktan yanıp tutuşan bir karakter.
Bir de genç İsrafil var ki o da gemide bulunan pirinç boruyu öttürebilen tek kişi. Burdaki atıf gayet açık.
Filmi çekilse Karayip Korsanları'na beş basan bir konusu ve işleyişi var. Geminin kitabın sonuna doğru sislerde ilerleyişi ve gemi direğinde öten baykuşun sesini hala hatırlıyor ve yazar gibi düşlüyorum.
Amat, diğer gemilerden farklı olarak 247 meşe ağacından yapılmış bir savaş gemisi. Bu 247 Meşe ağacı sadece 3 ayda 247 korsanın mezarında inanılmaz hızda büyümüş ve marangoz Nuh usta inşa etmiş. Hz. Nuh olarak atıfta bulundum ben.
Geminin hangi görevle yola çıktığı bilinmemektedir. Ve geminin kaptanı oldukça esrarengiz bir adam adı da Diyavola. Ben şeytan olduğunu düşünüyorum. siz de okuyunca aynı hisse kapılacaksınız eminim ki. En olmadık zamanlarda ortadan kaybolan, çatışmalar sırasında keman çalan ve kitaplığında ölümsüzlükle ilgili birçok kitap olan değişik bir kişi.
Geminin reisi Kırbaç Süleyman ise Hz. Süleyman'a atıfta bulunan bir zat. Geminin fırtınadan batacağı bir sırada rüzgara durmasını haykıran ve durduran aynı zamanda Diyavola Paşa'nın kitaplığındaki ölümsüzlükle ilgili yasak kitabı okumak için meraktan yanıp tutuşan bir karakter.
Bir de genç İsrafil var ki o da gemide bulunan pirinç boruyu öttürebilen tek kişi. Burdaki atıf gayet açık.
Filmi çekilse Karayip Korsanları'na beş basan bir konusu ve işleyişi var. Geminin kitabın sonuna doğru sislerde ilerleyişi ve gemi direğinde öten baykuşun sesini hala hatırlıyor ve yazar gibi düşlüyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)