22 Haziran 2015 Pazartesi

Kafamda Bir Tuhaflık

Hiç düşünmeden söyleyebilirim ki Orhan Pamuk'un okuduğum en vasat romanı. Roman konusu ve olayların işleniş sırası açısında kusursuz.

Pamuk, ciddi anlamda Cennet ismine takmış bir yazar bence. Sessiz Ev'de Cennethisar varken burada Cennetpınar diye bir köy var. Bence bu Cennet sevdasından vazgeçmeli yada yer isimlerinde değil de başka yerlerde kullanmalı.

Roman konusunun beni çeken taraflarından biri ise kahramanın gündüzleri yoğurtçuluk akşamlar da bozacılık yapması. Zamanında babam da evden kaçıp İstanbul'a geldiğinde Cağaoğlu tarafında bir dönem yoğurtçuluk akşamları da kestanecilik yapmış. Burada bir benzerlik bulmaya çalıştım ama babam zamanında memleketine geri dönmeyi bilmiş.

Konu kahramanımız Mevlut'ün Beyşehir'in bir köyünden babasıyla, amcasıyla İstanbul'a gelip hazine arazilerine gecekondu yapıp seyyar satıcılık yaparak İstanbul'da nasıl tutunduğunu ve sonrasını anlatıyor.

Bu romanda İstanbul varoşlarının nasıl oluştuğunu, hazine arazilerinin nasıl yağmalandığını ve sonradan bu yerlerin nasıl rant getirdiğini oldukça iyi bir biçimde gözlemleyeceksiniz. Ancak semt isimlerini biraz daha gerçekçi yapsaydı Orhan Pamuk daha iyi olacaktı. Duttepe, Kültepe vs. değişik isimler bulmuş kendince. Belki bu isimlerde semtler gerçekten vardır, araştırmadım ama biraz da bilindik isimler daha güzel olabilirdi.

Romanın bitişi biraz Selvi Boylum Al yazmalım havasında olmuş. Daha güzel ve düşündürecek bir son beklerdim.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder