Canınız güzel bir tiyatroya mı gitmek istedi ve tiyatroya gitmek de zor mu geldi? Fazla kendinizi yormanıza gerek yok. Hemen Tatlı Betüş'ü açıp okumaya başlayabilirsiniz. Baştan sona ilginç, abartılı ve müthiş kurgulu bir eser.
Roman kahramanı bence inanılmaz özellikte biri. Başına gelmemiş, denemediği hiçbir şey kalmamış orjinal bir tip. İnsanların açgözlülüklerini, kendilerini daha yukarda göstermek için nasıl çabaladıklarını ve akla hayale sığmaz mantıksız hareketlerde bulunduklarını gayet ustaca anlatmış Aziz Nesin.
Hikayenin ana teması Mısır'daki amcasından çok büyük bir miras kalan, küçük bir çocukken evlatlık olarak verilen Betüş'ün birden ortaya çıkan akrabalarının onu bulmaya çalışması üzerine kurulmuş.
İşin doğrusu romanın sonunu daha farklı bir biçimde düşünüyorken hiç olmadık bir yumuşaklıkta son buluyor. Ama sonrasında o günün şartlarında Türkiye'de neler yaşanmış, nasıl absürdlükler yapmış gayet net biçimde görüyorsunuz. O zaman da bu zaman da Türkiye'de pek bir şey değişmemiş aslında.
Aziz Nesin gibi bu durumu anlatabilecek başka bir yazar daha olabilir mi bilmiyorum. Ama bu kitaba yazılı tiyatro demek daha doğru olur.
26 Şubat 2015 Perşembe
25 Şubat 2015 Çarşamba
Mrs.Doubtfire
Robin Williams'ın ölümünün ardından filmleri de kıymete bindi. Ama bence zaten oldukça kıymetliydi filmleri.
Seneler önce TV'de yayınlandığında yarım yamalak izlemiştim bu filmi.Ama sonunda oturup seyretmeye karar verdim. Robin Williams bu filmde döktürüyor diyebiliriz. İnanılmaz bir taklit ve binbir surat hali var ki bu kadar da olmaz diyor insan. Başroldeki Sally Field ise 2 kere Oscar almış bir oyuncu ama Robin'in yanında normal olarak sönük kalıyor.
Filmde rol alan çocuklarda çok başarılı. Kışın battaniyenin altında haftasonu öğle saatlerinde seyredilecek ve insanı gülmekten yerlere yatıracak bir film.
Evde temizlik yaparken çalı süpürgesiyle ve elektrik süpürgesiyle yaptığı dans, Pierce Brosnan'ın kafasına arkadan meyve attığı sahne ve otobüste kıllı bacaklarının otobüs şoförü tarafından göründükten sonraki diyaloglar insanı bitiriyor.
Film bu kadar komik olmasına rağmen verdiği mesaj daha da önemli. Ayrılma kararı alan ve boşanan işinde başarılı bir kadın ve işlerinde bir türlü dikiş tutturamayan, çocuklarına aşık onlara yeniden kavuşmak için çalışan deli dolu bir adam.
Evet film sizi gülümseterek bitiyor. Sahip olduğumuz değerlerin farkına varın. Kaybederseniz yeniden kazanmak için bazen şansınız olmayabilir.
Seneler önce TV'de yayınlandığında yarım yamalak izlemiştim bu filmi.Ama sonunda oturup seyretmeye karar verdim. Robin Williams bu filmde döktürüyor diyebiliriz. İnanılmaz bir taklit ve binbir surat hali var ki bu kadar da olmaz diyor insan. Başroldeki Sally Field ise 2 kere Oscar almış bir oyuncu ama Robin'in yanında normal olarak sönük kalıyor.
Filmde rol alan çocuklarda çok başarılı. Kışın battaniyenin altında haftasonu öğle saatlerinde seyredilecek ve insanı gülmekten yerlere yatıracak bir film.
Evde temizlik yaparken çalı süpürgesiyle ve elektrik süpürgesiyle yaptığı dans, Pierce Brosnan'ın kafasına arkadan meyve attığı sahne ve otobüste kıllı bacaklarının otobüs şoförü tarafından göründükten sonraki diyaloglar insanı bitiriyor.
Film bu kadar komik olmasına rağmen verdiği mesaj daha da önemli. Ayrılma kararı alan ve boşanan işinde başarılı bir kadın ve işlerinde bir türlü dikiş tutturamayan, çocuklarına aşık onlara yeniden kavuşmak için çalışan deli dolu bir adam.
Evet film sizi gülümseterek bitiyor. Sahip olduğumuz değerlerin farkına varın. Kaybederseniz yeniden kazanmak için bazen şansınız olmayabilir.
22 Şubat 2015 Pazar
Kahire Üçlemesi: Saray Gezisi, Şevk Sarayı ve Şeker Sokağı
Mısır'lı bir yazarı daha önce hiç okumamıştım. İşin doğrusu biraz da ön yargıyla yaklaşmıştım. Sonuç itibariyle Mısır ve edebiyat bağlantısı zihnimde pek oturmamıştı.
Bu 3 kitap Ahmet Abdülcevat ve ailesi etrafında dönen olayları konu alıyor. Bazen o yıllarda da bu olaylar oluyor muymuş demeden edemiyor insan. Bu 3 kitapta da Mısır'ın İngilizlerin işgali ve bu işgalle birlikte bağımsızlık için verdikleri çabalar bulunuyor ancak daha öncesi Osmanlı izleri hiçbir şekilde kitapta yer bulamamış. Yazar büyük ihtimalle Osmanlı konusunda pek olumlu görüşlere sahip değildi.
Çok eski bir tarihte Müslüman ve gelişmemiş bir ülkeyi anlatmasına rağmen Sosyalizm, ateizm, genelevler, metresler vb. birçok konu ile ilgili detaylar yeri geldiğinde sansürsüzce işlenmiş.
Necip Mahfuz gerçekten de büyük bir yazar bana göre. Olayları işleyiş tarzı, kurgusu Tolstoy ve Dostoyevski'yi andırıyor. Çok anlamlı ve insanın kulaklarında çınlayan bir müziği var anlatımının.
Toplamda 1250 sayfa kadar uzun sürecek bir üçleme. Bana göre okumaya kesinlikle değer.
Kitaplardan derlediğim güzel alıntılar şöyle:
Mutluluğun sarhoşluğuna ve büyüsüne teslim olacak olsa, korkunun çekici kalbini döverek, onu ikaz ve tehdit ediyordu. Saray Gezisi/Necib Mahfuz
O kendini terk edilmiş bir yalnızlık içinde buluyordu; yalnızlık durgun sularda sivrisinek üremesi gibi üzüntü veren verimli bir toprağa benziyordu. Saray Gezisi Necip Mahfuz
Güzellik bir serap gibi sadece uzaktan görünür zaten. Necip Mahfuz Saray Gezisi
Mutsuzluğunun, sık sık rüyalarını takip eden koyu gölgesinin farkına varıncaya dek ne kadar zaman geçtiğini bilemedi. Necip Mahfuz Şevk Sarayı
Kendi içinde güzellik, kalbin acıyla sarsılması ve ruhun coşup deliler gibi cennetin peşine düşmesidir. Eğer becerebilirseniz, bana bundan söz edin. Necip Mahfuz Şevk Sarayı
Siyah gözlerinin sakin, yumuşak bakışında muhteşem bir şafak söküyordu sanki. Necip Mahfuz Şevk Sarayı
Karanlık geceler boyunca göz pınarlarım kurudu. Bana bakıyor olman, beni nasıl da mutku ediyor... ve ne kadar da perişan! Tıpkı güneş ışıklarıyla tomurcuklanan yaşam gibi, bakışlarınla hayat buluyor, diriliyorum. Necip Mahfuz Şevk Sarayı
Acı çekiyor olabilirim ama hala hayattayım... İnsanım. İnsanın insan olarak yaşayabilmesi için büyük bedel ödemesi gerek. Necip Mahfuz Şeker Sokağı
Genç kadın gözünün yaşını saklamak için başını öne eğip, "O ödülü almak için bir an evvel O'nun yanına gitmek istiyorum. O bu dünyada beni ödüllendirmeyecek Baba" diye vevap verdi. Necip Mahfuz Şeker Sokağı
Herhangi bir amaçla değil, sıkıntılı bir adama yürümek iyi gelir. İçimdeki pası silebilecek bir şeye özlem duyuyorum. Necip Mahfuz Şeker Sokağı
Bu 3 kitap Ahmet Abdülcevat ve ailesi etrafında dönen olayları konu alıyor. Bazen o yıllarda da bu olaylar oluyor muymuş demeden edemiyor insan. Bu 3 kitapta da Mısır'ın İngilizlerin işgali ve bu işgalle birlikte bağımsızlık için verdikleri çabalar bulunuyor ancak daha öncesi Osmanlı izleri hiçbir şekilde kitapta yer bulamamış. Yazar büyük ihtimalle Osmanlı konusunda pek olumlu görüşlere sahip değildi.
Çok eski bir tarihte Müslüman ve gelişmemiş bir ülkeyi anlatmasına rağmen Sosyalizm, ateizm, genelevler, metresler vb. birçok konu ile ilgili detaylar yeri geldiğinde sansürsüzce işlenmiş.
Necip Mahfuz gerçekten de büyük bir yazar bana göre. Olayları işleyiş tarzı, kurgusu Tolstoy ve Dostoyevski'yi andırıyor. Çok anlamlı ve insanın kulaklarında çınlayan bir müziği var anlatımının.
Toplamda 1250 sayfa kadar uzun sürecek bir üçleme. Bana göre okumaya kesinlikle değer.
Kitaplardan derlediğim güzel alıntılar şöyle:
Mutluluğun sarhoşluğuna ve büyüsüne teslim olacak olsa, korkunun çekici kalbini döverek, onu ikaz ve tehdit ediyordu. Saray Gezisi/Necib Mahfuz
O kendini terk edilmiş bir yalnızlık içinde buluyordu; yalnızlık durgun sularda sivrisinek üremesi gibi üzüntü veren verimli bir toprağa benziyordu. Saray Gezisi Necip Mahfuz
Güzellik bir serap gibi sadece uzaktan görünür zaten. Necip Mahfuz Saray Gezisi
Mutsuzluğunun, sık sık rüyalarını takip eden koyu gölgesinin farkına varıncaya dek ne kadar zaman geçtiğini bilemedi. Necip Mahfuz Şevk Sarayı
Kendi içinde güzellik, kalbin acıyla sarsılması ve ruhun coşup deliler gibi cennetin peşine düşmesidir. Eğer becerebilirseniz, bana bundan söz edin. Necip Mahfuz Şevk Sarayı
Siyah gözlerinin sakin, yumuşak bakışında muhteşem bir şafak söküyordu sanki. Necip Mahfuz Şevk Sarayı
Karanlık geceler boyunca göz pınarlarım kurudu. Bana bakıyor olman, beni nasıl da mutku ediyor... ve ne kadar da perişan! Tıpkı güneş ışıklarıyla tomurcuklanan yaşam gibi, bakışlarınla hayat buluyor, diriliyorum. Necip Mahfuz Şevk Sarayı
Acı çekiyor olabilirim ama hala hayattayım... İnsanım. İnsanın insan olarak yaşayabilmesi için büyük bedel ödemesi gerek. Necip Mahfuz Şeker Sokağı
Genç kadın gözünün yaşını saklamak için başını öne eğip, "O ödülü almak için bir an evvel O'nun yanına gitmek istiyorum. O bu dünyada beni ödüllendirmeyecek Baba" diye vevap verdi. Necip Mahfuz Şeker Sokağı
Herhangi bir amaçla değil, sıkıntılı bir adama yürümek iyi gelir. İçimdeki pası silebilecek bir şeye özlem duyuyorum. Necip Mahfuz Şeker Sokağı
6 Şubat 2015 Cuma
Kırmızı Pazartesi
Kırmızı Pazartesi
Bir roman oldukça kısa olup da ne kadar karıştırılıp çorbaya döndürülürün cevabını Gabriel Garcia vermiş bu kitapta.
Hemen Yüzyıllık Yalnızlık'ın ardından bir hayal kırıklığı diyebilirim. Çünkü hayal dünyasının zenginliğini bu kitapta o kadar net göremiyoruz. Arada bir diğer kitaba atıfta bulunan bölümler mevcut ama bağlantıları biraz daha zengin ve şu isimleri biraz daha sadeleştirerek yazsaydı ne güzel olacaktı.
Kitapta bir Pazartesi günü öldürülen Arap kökenli zengin genç bir adamın öldürülmeden hemen önce farklı mekanlarda farklı insanlarla geçen olaylar ve bu olaya karşı bu insanların tepkileri anlatılıyor. Bir yerde yeter artık dediğiniz olmuyor değil. Çünkü oldukça gizemli başlayan hikaye birden bilinen bir kıvama geliyor ve ince detaylar açığa çıkıyor sadece. Ancak sonunda beklediğiniz gizem bir türlü çözülemiyor. Bu kitap 300 sayfa olsaydı sonuna kadar okuyacağımı düşünemiyorum. Ölenin arkasından konuşulmaz derler ama Gabriel amcaya bu kitabı yakıştıramadım.
Bu kitapta fazlaca güzel replik de bulamadım. Bulduğum tek replik:
"Tıpkı iki çocuğa benziyorlardı," demişti bana. Ve bu düşünce onu korkutmuştu, çünkü ancak çocukların her şeyi yapabileceklerini düşünürdü hep.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)