29 Ağustos 2015 Cumartesi

Efrasiyab'ın Hikayeleri

Bu kitap Ölüm (Her nedense Azrail olarak özellikle belirtilmemiş) ve Cezzar Dede'nin birbirlerine karşılıklı anlattıkları hikayelerden oluşuyor. İşin doğrusu kitabın asıl konusunun Puslu Kıtalar Atlası'ndaki Alibaz ile ilgili olduğunu düşünmüştüm. Ama sadece kitabın içinde Efrasiyab'ın saklı hazinesinden bahsedilmesi dışında hiçbir alakası yok Alibazla.

Kitapta korku, din ve çocuklar üzerine hikayeler bulunmakta. Yine yazarımız Ölüm'ün hikaye aralarında kovaladığı Uzun İhsan rolünde.

Belli bir konu üzerine yoğunlaşmadığından diğer kitaplarından biraz daha konsantrasyonu düşük geldi ama yine de gerçekten güzel bir kitap.

Son hikayedeki Superman atfı ise çok hoştu bence. Clark Kent'i Gülerk Kent diye isimlendirmesi ve Leyleklerin getirdiğini söylemesi daha da hoş olmuş.

Keyifle okunacak bir kitap. Ve kitaptaki ana temalardan biri "gülümsemek". Gülümseyen herkesin cennete baktığını ifade ediyor Cezzar Dede ve aynı zamanda cennete de sadece çocuklar gidebilir diyor.

20 Ağustos 2015 Perşembe

Kitab-ül Hiyel

Puslu Kıtalar Atlasının ardından çıkan bu kitapta birinci kitapta yer alan ve kıyametten kaçmanın yollarını arayan Ebrehe ve onun uslanmaz kibrine atıfta bulunan, dünyaya hakim olma ve yönetme hastalığına tutulmuş "Hiyelkar" karakterleri anlatmış.

Yafes Çelebi ve kölesi Calud arasında geçen olaylar ve sonrasını yazar çok iyi kurgulamış. 40 gün boyunca efendisinden gönüllü olarak işkence gören ve işkence sonunda efendisi Yafes Çelebi'den tatmin edici bir cevap alamayan Calud; yıllar sonra bu cevabı farkında olmadan ancak öldüğünde öğrencisi Üzeyir'e iletebilecekti.

Kitaptaki silah ve devir-daim makine çizimleri birçok kadın okuyucu tarafından karmaşık ve ilgi çekici görünmeyebilir. İşin doğrusu bu kadar emek verilmemiş olsaydı ben de bu çizimleri pek incelemeyecektim.

Kitabın üzerinde durduğu ana tema kibir. Kibir gittikçe büyüyen ve sadece içinde olduğu insana değil çevresindekilere de ciddi zararlar veren bir olgu.

Bu kitabımızda da Uzun İhsan karşımıza Padişah'a bağlı Hiyel Kalemi olarak çıkıyor ve Yafes Çelebi'nin icatlarını bir türlü onaylamıyor. Yafes Çelebi, ona o kadar kızıyor ki sonunda oğlu Davut'u kaçırıyor ve yanında tutyor.

Suskunlar romanında bir müzik üstadı olan Davut; çocukluk yıllarının geçtiği (Zaten ilginç bir biçimde bu romanda yıllar geçse de hep çocuk görünen bir yapıda olduğu romanda ayrıca belirtiliyor) bu romanda madenleri elleriyle hamur gibi oynayıp şekillendirebilen bir yeteneğe sahip.

Boynundaki kolyenin ucundaki sabır taşının çatladığı ana kadar uysal bir çocuktu. sonrasında intikamını oldukça ağır biçimde alıyor.

Serinin 3.Kitabı Efrasiyab'ın Hikayeleri ile yolculuğa devam ediyorm. Siz de okuyun, hayal dünyası oldukça geniş bir yazar bu.

13 Ağustos 2015 Perşembe

Puslu Kıtalar Atlası

Okuduğum en güzel kitaplardan biri bu.

İhsan Oktay Anar'la suskunlar kitabıyla tanışmıştım. Ardından bu kitapta serüvene devam edeyim dedim ama aslında serüvene bu kitapla başlamak daha doğrusu olacakmış.

Uzun İhsan'ın düşler dünyasına giriş kitabı bu. Şu an bu kitabın ardından yazdığı Kitab-ül Hiyel'i okumaktayım ve bu kitabın ördüğü bir kurguyu devam ettiren bir niteliği var.

Puslu Kıtalar Atlası, Dünyayı gezerek değil düşleyerek keşfeden Uzun İhsan Efendi'nin sonunda bitirdiği bu atlası oğlu Bünyamin'e vermesi ve bu kitabın ona yaşayacağı macerada yok göstermesi üzerine kurulu.

Uzun İhsan Efendi'ye göre macera da bir abadettir. Ve ancak cesur insanlar maceraya atılabilir.

Oğluna da bugüne kadar görmeden, dokunmadan, sevmeden, acı çekmeden tamamen korkarak ve düşlere sığınarak dünyayı keşfetmeye çalışmasının bir macera olmadığını, yazdığı atlası alarak maceraya atılmasının en doğru yol olduğunu söylemesi barutun ateşlendiği an olarak karşımıza çıkıyor.

Kitapta kıyamet gününden kaçmak için Boşluk teorisinden yolaçıkan Ebrehe de ilginç bir karakter. Bunun dışında Uzun İhsan'ın evlatlığı olan Alibaz daha sonraki kitaplarından Efrasiyab'ın Hikayeleri'ne konu olacak bir karakter gibi görünüyor. O kitabı henüz okumadım.

Bu kitabı mutlaka okuyun. Muhteşem bir kitap.

Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır.

Bir Dünya Haritası yapmayı kafaya koyan Uzun İhsan Efendi, bu işe özenen diğer kaşiflerin tersine, yerinden kımıldamadan yeni kıtalar keşfetmenin peşindeydi.

 







9 Ağustos 2015 Pazar

Sineklerin Tanrısı

İnsanoğlunun iyilik kadar kötülüğü de içinde yaşattığı, zaman içinde hangisini daha fazla beslerse onun esiri olduğu konusunu biraz acımasızca anlatan bir kitap.

Bir şaheser değil, ancak ilham verdikleri ve anlatmaya çalıştıklarını göz önüne alındığında oldukça değerli klasik bir kitap.

Konumuz: bilinmeyen bir tarihte gerçekleşen bir savaş ve bu savaş sırasında içinde çoğunluğu çocuk olan bir uçak ve bu uçağın vuruluşu, bir adaya düşüşü ve sadece çocukların kurtuluyor olması.

Evet biraz tanıdık konuya sahip oldukça popüler diziler de çekildi sonrasında. En büyük örneği:LOST. Burada da belli bir süre sonra aralarında anlaşmazlık çıkan insanlar birbirlerinden ayrılıyorlardı. Aslında dizide ilk ayrılıkçı avcı gücündeki kişi Jack'ti. Hatırlarsınız dazlak, mavi gözlü ve güzel gülümseyen adam. Kitapta da avcıların başındaki çocuğun adı Jack. Yani bariz biçimde LOST'da bu kitaba gönderme yapılmış. Yine bu kitapta adanın tanımı dizideki adanın görüntülerini andırıyor. Yine kitapta yer alan akıllı ve çok şişman "Domuzcuk", dizideki Hugo'dan başkası değil.

Bu kitaptan uyarlanan aynı isimde bir de filmi varmış. Ben seyretmedim ve seyreder miyim bilmiyorum. İşin içinde çocuklar olunca ve acımasız olaylar olunca görmeyi istemeyebilirim.