Sıkı sıkıya kapalı tuttuğu ellerinde bir şeyler gizliyordu. Alnından terler sanki ağlıyormuşcasına yanaklarından süzülüp boynuna kadar ilerliyordu. Hızlıca odanın kapısını açtı, gürültülü biçimde ellerinde sakladığı şeyi dolabı biraz öne çekerek ve sonra eski yerine sürükleyerek gizledi. Beyaz gömleği terden sırılsıklam olmuş gövdesine yapışmıştı.Odadan çıktı, kapıyı kapadı ve sırtını kapıya dayadı. Derin derin 3 kere ciğerlerini sonuna kadar havayla doldurarak sakinleşmeye başladı. Koluyla alnındaki terleri sildi. Gömleğini çıkardı, ardından pantolonunu ve tamamen kurtuldu kıyafetlerinden. Soğuk duşun altında gözlerini kapattı ve bu sabah başından geçenleri düşündü.
Herşey sabahın 6'sında deli gibi çalan saati zar zor susturup uyanmasıyla başlamıştı. Sadece 1 saat uyuyabilmişti. Yanında uzanan yarı çıplak ve henüz tanımadığı kızın yüzüstü yatar halde çıplak sırtını ve sırtına düşen saçlarını süzdü. Bu kadar fazla akşamdan kalma olmamalıydı. Dün akşamdan sabaha kadar neleri yaşadığını bir türlü hatırlayamıyordu. Oysaki sadece 1 saat öncesine kadar ayaktaydı hala.
DEVAM EDECEK
14 Temmuz 2015 Salı
13 Temmuz 2015 Pazartesi
Suskunlar
İlk başlarda "bu nedir arkadaş! Osmanlıca kelimelerden önümü göremiyorum. En iyisi bu kitabı bir kenara bırakıp başka bir kitap okuyayım" dedim. Ancak bir süre sonra yazarın kullandığı tarzı benimseyip okumaya devam ettim.
Bu yazarın okuduğum ilk kitabı ve diğer Puslu Kıtalar Atlası adlı kitabını da okuyacağım en kısa zamanda.
Yazarın diğer yazarlardan ayrılan en önemli özelliği mistik konuları oldukça iyi tasvir ediyor olması. Tağut'un içindeki yılan, Asım'ın mavi hayaleti ve göğe yükselişi, Eflatun'un ses ayarları bozuk Ney'i muhteşem çalışı ve bu sihirli müzikleri dinledikten sonra insanlar üzerinde bıraktığı o etki mükemmel biçimde betimlenmiş.
Kitabın sonlarına doğru Batın'ın gelişinin anlatıldığı kısım da inanılmaz başarılıydı. Ancak Zahir'in sonu daha farklı olabilirdi diye düşünüyorum. Hem Asım'ın, hem Davut'un hem de Cüce imamın aşık olduğu Neva, müziğin ilhamının aşktan geçtiğini bir kez daha anlatıyor bize.
Kitap karakterleri birbirlerinden farklı hikayelermiş gibi başlayıp sonunda yine ustaca birleştirilmiş.
Kitabın adını aldığı Suskunlar, Müzikle sessizlik arasındaki ilahi yere ulaşmış olanların mertebesini anlatmaktadır. Ve bu mertebeye ulaşanlar artık duyma ve konuşma gereksinimi duymazlar.
Bu yazarın okuduğum ilk kitabı ve diğer Puslu Kıtalar Atlası adlı kitabını da okuyacağım en kısa zamanda.
Yazarın diğer yazarlardan ayrılan en önemli özelliği mistik konuları oldukça iyi tasvir ediyor olması. Tağut'un içindeki yılan, Asım'ın mavi hayaleti ve göğe yükselişi, Eflatun'un ses ayarları bozuk Ney'i muhteşem çalışı ve bu sihirli müzikleri dinledikten sonra insanlar üzerinde bıraktığı o etki mükemmel biçimde betimlenmiş.
Kitabın sonlarına doğru Batın'ın gelişinin anlatıldığı kısım da inanılmaz başarılıydı. Ancak Zahir'in sonu daha farklı olabilirdi diye düşünüyorum. Hem Asım'ın, hem Davut'un hem de Cüce imamın aşık olduğu Neva, müziğin ilhamının aşktan geçtiğini bir kez daha anlatıyor bize.
Kitap karakterleri birbirlerinden farklı hikayelermiş gibi başlayıp sonunda yine ustaca birleştirilmiş.
Kitabın adını aldığı Suskunlar, Müzikle sessizlik arasındaki ilahi yere ulaşmış olanların mertebesini anlatmaktadır. Ve bu mertebeye ulaşanlar artık duyma ve konuşma gereksinimi duymazlar.
10 Temmuz 2015 Cuma
Ben Bir Ağacım
Ben Bir Ağacım, Orhan Pamuk'un ağırlıklı olarak Kara Kitap ve Kafamda bir tuhaflık var romanlarında geçen karakter ve hikayelerin biraz daha detayına girilen kısa kısa hikayelerden oluşuyor.
İşin doğrusu bana fazla özenli ve üzerinde fazlaca düşünülmemiş bir toplama olarak göründü.
Kara Kitap ile ilgili olan kısımlar kitabın en güzel yerleri. Kafamda Bir Tuhaflık kahramanı Mevlut'ün okul yıllarını anlattığı kısımlar o kadar da ilgi çekici değil.
Kar romanından anlattığı köktendinci ve türbanlıları okula kabul etmeyen profesör arasında pastanede geçen diyalogun da bana o kadar da gerçekçi gelmediğini söylemem gerekir.
Kitabın asıl amacının yazara olan ilgiyi taze tutmak ve 2 ana kitap arasındaki zaman dilimini kısaltmak üzere kısaca okuyucunun gazını almak için çıkarılmış bir kitap.
Az sayfalı olduğu için ve Kara Kitap'tan alınan bölümlerin güzelliği için okunabilir. Ama ana bir kitap olarak değerlendirilmemeli.
İşin doğrusu bana fazla özenli ve üzerinde fazlaca düşünülmemiş bir toplama olarak göründü.
Kara Kitap ile ilgili olan kısımlar kitabın en güzel yerleri. Kafamda Bir Tuhaflık kahramanı Mevlut'ün okul yıllarını anlattığı kısımlar o kadar da ilgi çekici değil.
Kar romanından anlattığı köktendinci ve türbanlıları okula kabul etmeyen profesör arasında pastanede geçen diyalogun da bana o kadar da gerçekçi gelmediğini söylemem gerekir.
Kitabın asıl amacının yazara olan ilgiyi taze tutmak ve 2 ana kitap arasındaki zaman dilimini kısaltmak üzere kısaca okuyucunun gazını almak için çıkarılmış bir kitap.
Az sayfalı olduğu için ve Kara Kitap'tan alınan bölümlerin güzelliği için okunabilir. Ama ana bir kitap olarak değerlendirilmemeli.
3 Temmuz 2015 Cuma
Çocuk Sesleri
Gözleri dolu dolu, gökyüzünde toplanmaya başlayan gri bulutlara bakıyordu. Güneş daha ileride bozkırı kavururken; bu tarafta bulutlar güneşin önünü çoktan kesmişti. Saçları rüzgarda hafif hafif savrulurken aklında çocukluğunda bu kırlarda nasıl özgürce hiçbirşeyi düşünmeden koşturduğu geldi. Yeşil ekinlerin arasında koşup dizlerini her seferinde yeşil yapabilmenin yolunu her zaman bulabiliyordu.
Oysaki dizleri senelerdir bu yeşille karşılaşmıyordu artık. Birden ekinlerin ilerisinde "Harman Yeri" denilen ve çoğunlukla top oynadıkları yemyeşil çayırların olduğu alana 2 arkadaş gittikleri günü hatırladı.
Harman Yeri'nin hemen yanında cılız ve pis bir dere vardı. Ve o gün derenin kenarında biri beyaz biri kahverengi iki at leşi serilmişti. Tabii çocuk merakıyla atları yakından görmeye çalışmışlar ve atları yemekle meşgul kargaları gördüklerinde inanılmaz bir dehşete kapılarak koşa koşa evin yolunu tutmuşlardı.
Hayatımızı kurduğumuz temel gerçekten küçükken yaşadıklarımız olmalı diye düşündü.
Yağmur yağacağını düşünürken bulutlar yavaş yavaş dağıldı. Güneş bütün güzelliğiyle ve yakıcılığıyla gökyüzünde gülücükler saçıyordu. Bu küçük şehrin sessiz öğle saatlerinde balkonun yalnız kalmış güzelliğine şaştı. Ve okumaya ara verdiği kitabı tekrar eline aldı.
Çocuk sesleri gökyüzüne yükseldi...
Oysaki dizleri senelerdir bu yeşille karşılaşmıyordu artık. Birden ekinlerin ilerisinde "Harman Yeri" denilen ve çoğunlukla top oynadıkları yemyeşil çayırların olduğu alana 2 arkadaş gittikleri günü hatırladı.
Harman Yeri'nin hemen yanında cılız ve pis bir dere vardı. Ve o gün derenin kenarında biri beyaz biri kahverengi iki at leşi serilmişti. Tabii çocuk merakıyla atları yakından görmeye çalışmışlar ve atları yemekle meşgul kargaları gördüklerinde inanılmaz bir dehşete kapılarak koşa koşa evin yolunu tutmuşlardı.
Hayatımızı kurduğumuz temel gerçekten küçükken yaşadıklarımız olmalı diye düşündü.
Yağmur yağacağını düşünürken bulutlar yavaş yavaş dağıldı. Güneş bütün güzelliğiyle ve yakıcılığıyla gökyüzünde gülücükler saçıyordu. Bu küçük şehrin sessiz öğle saatlerinde balkonun yalnız kalmış güzelliğine şaştı. Ve okumaya ara verdiği kitabı tekrar eline aldı.
Çocuk sesleri gökyüzüne yükseldi...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)